Mesai Arkadaşım

 Hayat böyle farklı farklı insanlara, hayatınızın farklı farklı anlarını anlattığınız bir yer.

Herkes sizin hakkınızda her şeyi bilemez. Bilmekten öte herkes, her şeyi anlayamaz istediğiniz şekilde. 

Ben, bazı hikayelerin sadece “o ortamların insanları” ile paylaşılması gerektiğine inanan biriyim. 

Bir şeyi anlatmanın bir tadı olmalı, acıysa da komikse de eğer anlatma ihtiyacı duyuyorsan bir tepki alma ihtiyacı da duyuyorsun ve genel geçer bi tepki değil gerçek bir tepki istiyorsun.

İşten bahsetmeyi, iş hakkında yakınmayı, o gün işte neler yaptığımı anlatmayı asla sevmedim. Yakın arkadaşlarıma da anlatmam hiç. O benim için orda yaşanır ve biter giderdi. 

Çünkü orada benimle değiller, insanları tanımıyorlar, işi bilmiyorlar bir şey anlatmaya kalksam en baştan başlamam lazım. Uzun süre anlatmayınca da çok fazla arka plan bilgisi vermeniz gerekir o yüzden susarım hep. 

Farkettim ki benim için orası başka bi dünya ve zaten ben oraya dair anlatmak istediklerimi paylaşıyormuşum orada benimle yaşayan kişilerle.

Yaklaşık bir buçuk senedir evden çalışınca anladım ki sabah kahvemi alıp işe başlayana kadar masamın en yakınındaki -ki bugüne kadar çalıştığım işlerde hep zaten iş yerindeki en yakınım kişi olmuştur o kişi- ile konuştuğum yarım saati çok özlüyorum. 

Yani yarım saat diyorum asla inanmayın şimdi bunu okuyacak olan eski çalışma arkadaşlarım olur patronlar olur diye böyle yazdım. 

Yeni moda şey biliyorsunuz “work - life balance değil, work - life integration” bunu start-up’lar uydurdu bu arada. Yani Türkçesi diyor ki kurucu ortaklarımızın rüyalarını gerçekleştirmek için sizler için mail cevaplamak, çalışmak instagram’da takılmak gibi olsun. Yılmayın usanmayın ki biz zengin olalım.

Yeni mezunlar yer belki bu oltayı ama benim için hep hayat ve iş iç içeydi zaten. Asla ayırmadım. Nasıl mı? Şöyle ki; ben Youtube’dan Söylemezsem Olmaz dinlerken sunum yaptığımı bilirim mesela. 

Muhabbetim de asla yarım saat olmaz, güne yayılır. Çünkü biz o ofisin her anından beslenenlerdeniz. 

Çok özledim lan sizi, siz kendinizi biliyorsunuz! 

Şimdi burda oturmuş evden çalışmanın artılarını eksilerini konuşmayacağım. Açın okuyun bin tane makale yazdılar. Ama bir kişi de benim aşağıda yazdıklarımı yazmadı. 

Benim elimden mail atarken sövmemi aldı pandemi. Farkettim ki zaten kimsenin seni duyma ihtimali yokken sinirlenip söylenmek, hışımla lap top kapatmak çok tatsız. Bu tip büyük hareketler etrafta insanlar varken güzel. O zaman kan geliyor insanın hayatına. Napıcam şimdi kapatıp mutfağa gidicem ne olacak? Kimse gelmiyor ki peşimden. Kimseyi merakta bırakmadım ki. 

Bom boş bi atar. Bir boşa giden atarı sevmem bi de çok iyi espri için gelen pasın etki yaratmayacak ortamda gelmesini. 

Bak bi de en güzeli nedir biliyor musun gidenin arkasından neden hışımla çıktığını bilerek kalabalığın içinde kalmak. Bunu sadece gerçek şirket kankaları bilir. Bazen arkadaşının peşinden gitmezsin, kalırsın ki geride ne konuşuluyor bil. O güç çok iyi hissettirir insana. Ben biliyorum lan bu kızı kimin kızdırdığını duruşudur o. Paha biçilmez.

Toplantı sırasında iş arkadaşım ile bakışmalarımı aldı benden pandemi. “Bi sigaraya mı çıksak” bakışımı aldı elimden gözlerimi beleltmişim belli ki bi derdim var. 

Siz içine içine konuşmak nedir bilir misiniz? Benim en sevdiğim şeydir. Yorumlarımı içime içime yaparım. Onu duyabilecek en yakınımdakiyle de genelde arkadaş olurum zaten. Ağzımın içinden konuşur ve ses gelen, muhabbetin döndüğü yere asla bakmam. Kulaklarım büyüdü benim etrafı dinlemekten.

Siz hiç iş arkadaşınız ile duyduğunuz bir şey yüzünden aynı anda göz göze geldiniz mi? Hiç bir yorum yapmadan, etrafa belli etmeden sadece aynı anda şahit olduğunuz bir şey için bakıştınız mı? 

Tabi ki bakıştınız oğlum! 

Benim elimden o bakışmaları aldı pandemi işte. O ne bakışı biliyor musunuz? Biliyorsunuz tabi. Bir kaç çeşidi var o bakışların. 

“Mal ya bunlar” bakışı. 

“Olay çıkacak” bakışı.

Size gelen maili hiç bişi demeden yönlendirdiniz mi arkadaşınıza? Çünkü aynı kişilerin aynı yönlerine maruz kaldınız siz birlikte. Siz ne hissediyorsanız o da aynı şeyi hissedecek o maili okuduğunda biliyorsunuz. İşte bu yüzden o maili başkasına atmak ya da anlatmak istemezsiniz. O an sizin kızgınlığınızı da anlayacak sonrasında üzerine gülmenizi de sağlayacak kişi birlikte çalıştığınız insan. 

Pandemi benim elimde bunu da aldı.

Ama aslında pandemi bütün bunları almasaydı da ben büyüdükçe çoğu elimden yavaş yavaş alınıyordu galiba. Her hikaye gibi yaşlandıkça bu inanılmaz iş geyikleri de biraz azalıyor. Ya işler değişiyor o insanlar hayatınızın başka bi yerine taşınıyor ya da yükseliyorsunuz masalar ayrılıyor.

Bütün bu hikayeler siz nispeten daha “junior” ken güzel oluyor çünkü. Mertebe arttıkça en kötüsü mesafelerin artması. Artık aynı masada yan yana oturamıyor oluyorsunuz. 

Her sabah gördüğünüz, belki dün gece gördüğü kötü rüyayı bile ilk ve son kez size anlatan birilerini aldı pandemi elimizden. 

Mesafeler hep araya girmişti hayatımızda da hiç bu kadar fazlası girmemişti galiba. Hala çalışıyor olabilmek güzel şu ortamda ama hala eskilerle eskisi gibi çalışmayı da çok isterdim o da ayrı güzel. 

Bu süreçte çalıştığım işlerdeki bütün “o” arkadaşlarımı çok özledim. Çoğu zaten hep hayatımda ama onlarla aynı uyuz kişi için bakışmayı özledim.

Yeni mezunlar, size abla tavsiyesi. Her bir işimden bugüne yanımda cehennemde beraber yanacağım can dostları edindim. Bugün aynı keskinlik aynı mizah ile devam ederiz bir iş muhabbeti açılsa. 

Öyle kalabalık şirket toplantılarında değil, dışarda sigara içen ikili gruplara odaklanın. Genelde en güzel dostluklar oradan çıkar, herkesi bir araya getiren “hep beraber bişiler yapalım” diyenlere güvenmeyin, inanmayın. 

O toplaşmalardan erken ayrılıp başka bir yere oturan küçük gruplar en doğrusudur. Genelde işi yapan da öfkeyi saçan da onlar olur. 

Öfkenize sağlık.

Yorumlar

Popüler Yayınlar