Scenes From a Squid Game

 Squid Game’i izledik çok şükür. İlk 2 bölümü ve son 2 bölümü geçe geçe izledim. Oyun oynuyorlarsa full izledim.

Dayıyı ben zaten anlamıştım tribi yapmayacağım çünkü yani o konu 6. His ve Saw’dan sonra kapandı bence. Siz de yapıyorsanız yapmayın ortamlarda.

Ama takdir ediyorum, gençliğimiz Kore dizilerine ve müziğine düşmüşken çok doğru bi adımdı yani ona lafım yok.

Ben de tam GenZ ve k-pop dünyasına düşebilicekken HBO yapacağını yaptı Scenes From a Marriage’ı yayınladı. E yani yaşımız başımız da geldi. Hayat sensiz de gülüp oynuyor biliyorsun. Koyuyor artık. Sonra Succession geldi, bir gözüm aydınlandı ergen dizileri yoruyor artık beni You falan kafam kaldırmıyor. Gerçek entrikalara geçtik valla yüzüme kan geldi. Team Kendall bu arada sonuna kadar.

Neyse, iki insanın ilişkisinin evlilikle neye dönüşebileceğini anlatıyor. Aslında bu bir film 1974 yılından, şu Sıla şarkısı gibi bir söz var ya “dil hep ağrıyan dişi yoklar, insan acıyı hep aklında tutar.” hah işte bu sözün sahibinin filmi. 

İşte sonra bunu tiyatro oyunu yapmışlar da şimdi de dizi. Asla evliliği çözümlemiyor. Dediği gibi “sahneler” anlatıyor sadece. İlişkilerden anlar. 

Ay zaten artık bir şeyleri çözümlemeyelim bir salalım ya. Benim terapiden köşeye para koyamayan arkadaşım var yani. Düzgün de kız yani sıkıntısı falan da yok. Bir kere girince bu girdaba çıkamıyorsun. 

Terapi, “fastest growing company” ve Dayı Şov övülmesinden baydığım kadar baydığım bir şey yok. Son dönemin en komiği Feyyaz Yiğit’tir. Gibi 2. sezon ve Ölümlü Dünya 2 gelene kadar gülmek için bekleyeceğim.

Neyse öfkem konunun önüne geçti. Şimdi ben ikisini aynı anda izleyince e yaşımız başımız da geldi koreli çocuklara da düşecek halim yok bu yaştan sonra, bu kadar boş bir diziyi de bir şeye benzetmeden izlemeyi gururuma yediremedim. 

İkisini sentezledim. Squid Game oyunları üzerinden ilişki evrelerini konuşucağız.

Red Light Green Light

Yani diyor ki her şeyi onun alışık olduğu ve istediği şekilde yap o görmüyorken ne yaparsan yap. 

En başta öyle olur. Öyle çok diklenmezsiniz. Kendinizi de çok belli etmezsiniz. Bu espirlerine gülmek de olur ne biliyim “a ben de sevmiştim o filmi” demek de olabilir. 

Bok gibi de filmdi neyini sevdin onun demezsin mesela. 

Türk televizyon tarihinin en iyi reality show’u Kısmetse Olur diyemezsin en başta. “Ya ben The Voice seviyorum” dersin.

Denilmez zaten. Bi dur sana bi bağlansın zaten sonra yüksekten bırakacaksın.

Kendini çok göstermediğin, görülmesi istenenleri ortaya koyduğun evredir bu. Gözler kapalıyken hareket edersin karşı taraf bakarken de en güzel duruşunu takınıp sabit kalırsın. 

İçin dışın bir değildir zaten olmasına da gerek yoktur.

İçim dışım niye bir olsun abi zaten gel derime nüfuz et orda yaşa o zaman yani. 

Ben sana istediğim kadarını gösteremeyeceksem niye sınırlarımla yaratıldım yani. Açaydık beyinleri, koyaydık ortaya isteyen istediğini alsaydı karşısındakinden.

Honeycomb

Bu ne biliyor musun “ bakalım benimle baş edebilecek misin” anı. “Ben çana küstüm çen beni üzdün :(” anı.

Egomuzun karşı tarafa ilk kez selam çaktığı tatlı atıştırmalık. Erkekler için “ilk ben böyleyim kızım” anı. 

Yedirecekler ilerde o anı o yüzden şimdi he he dediğiniz ilk an.

İlk kez hafif bi uyuzluk yaptığınız, ilk kez aynı fikirde olmadığınız andır bu. 

Derinlere inmeye farklı laflar üzerinden konuyu dağıtmaya gerek yok. Şekili şekerden çıkartırsın ve konu kapanır. Fiziksel bir güç, aşırı bir romantizm ya da ne biliyim kelime kurnazı olmana gerek yoktur. Şekillerin karmaşıklığı da sizin yarattığınız dramaya göre değişir ama yani çözümü ya bir özürdür ya bir hediyedir bir gönül almadır kısaca biter gider.

Ama önemli bir evredir, çünkü ufak triplerle başa çıkamıyorsa egonuz, en yakında durakta ininiz.

Bu ikinci oyunumuz da tam olarak bunun için oynanır.

Olmayan küçük bir problem yaratılır çözümü de ortaya konur ki kimse üzülmesin ve çözümü bulmaya çalışırken zaman kaybedilmesin. Burada amacımız zeka ya da ince düşünce ile problemin üstesinden gelmek değildir. Burada oyuncuların görmek istedikleri tek şey “efordur”. Benim için o çözümü gidip oradan alıyor mu “eforu.”

Marbles

Misket diye yazılır ama manipülasyon diye okunur. 

İlk kez konuşuyoruz artık. Herkes herkesin zaaflarını da öğrenmiş. Aradan da bir 4-5 ay geçmiş sanki. İkna akslarını geliştirdiğiniz zamandır bu. Davranışsal ekonomide vardır bu ikna aksları. İnsanların piskografilerine göre ikna modelleri oluşturursunuz. 

Mantıklı açıklamalar yaratarak kendinizi savunduğunuz ve anlattığınız ama kavgaya yer açmadığınız anlardır bunlar.

İsteklerinizi yaptırdığınız, istekleri yaptığınız -yeni iş kollarına alan açmak için- yerdir burası.

“Ya siz baya oldunuz” denilen zamanlardır mesela tam. 

Arkadaşlarınız sizi yakıştırmaya başlar, ananız babanız durumdan haberdarsa “ee nedir yani” falan demeye başlar çünkü ikiniz de belirli alanlarda birbirinizin kuklası olmuşsunuzdur. 

Adına özgürlük diyebilirsiniz ama aslında ipiniz uzundur o kadar.

Bugün sen ona bir misket verirsin ki yarın o sana üç misket versin. 

Ama güvenme gençliğine ölen hep ihtiyar mı demişler bela kapıdadır. 

Al urgan ipini ister çek ister boynuna dola. Geldi bela.

Tug of War

“Başlarım senin kişisel alanına.”

Çirkinleştik farkettiyseniz. 

Bi tahammülümüz kalmadı sanki.

Bi böyle “eeh ben bunu mu çekicem be” tavrı geldi. 

Normal, her çift 1.5-2 sene içinde bu oyundan bir geçer.

Geldik halat çekmeye. Artık gözünüz karadır, “kimsin lan sen” modundasınızdır. Bu kavgamız şeker yalamaya benzemez, burada fiziksel ruhsal bütün gücünüzü kullanırsınız.

Karaktere oynarsınız, zaafların üzerine yürürsünüz burası kendini sevdirme karşı tarafı ikna etme yeri değildir burası kana susadığın yerdir.

Burada çok öyle güven, sevgi falan işlemez, canına tak etmiştir bu kavganın bu anda verilmesi gerekiyordur yoksa ileride daha büyük sorunlara yol açar.

Kolları sıvarsın asılırsın ipe, allah ne verdiyse aklına ne geliyorsa yaparsın. Bu oyundaki stratejin senin bundan sonra bu ilişkideki duruşun olacaktır o yüzden önemlidir. 

Ağlayarak mı çözüyorsun, var gücünle haklı çıkmaya mı çalışıyorsun, çekip terk ediyorsun aklı başına mı geliyor, istediğini verip pes mi ediyorsun yoksa gerçek bir profesyonel gibi tam olarak sizden beklenen aksiyonu anlayıp onu yapmadan farklı bir şey yaparak konuyu karşı tarafın kucağında mı bırakıyorsunuz o size kalmış. 

Burada yaşadığınız itmeler ve çekmeler sonucu kimin hangi konuda daha güçlü olduğu ortaya çıkar ve eğer ölmez sağ kalırsanız bundan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır.

Glass Stepping Stones

Artık sırat köprüsündeyiz. 

Ve ilk kez birbirimize karşı değil birlikte oynuyoruz. Atlattığımız badireler sonucu anladık ki bu hayatta başbaşayız. Birlikte hareket edersek daha güçlü oluruz. Kime karşı olursanız olun; aile, arkadaş, iş,para vs… 

İki kişinin de ilk kez kendileri için değil, birlikte mutlu olmaları için fedakarlık yapmaları gereken andır bu. 

Her defasında iki kişiden biri yanar ama birlikte sönmek için yanar.

Aileler, arkadaşlar hayat şu bu her şey üstünüze gelir eğer çiftlerden biri, sadece kendini düşünürse sistem çöker. Hem kendiniz için hem de yanınızdaki için en doğru adımı atmanız gerekir.  Nash Equilibrium teorisi.

Birlikte iyi bir suç ortağı olmanız gerekir. Artık arkadaşlarınız “siz çok yakışıyorsunuz” yerine, arkanızdan “bunlar da bi garip, duydun mu neye güldüler” gibi cümleler kuruyorlarsa doğru evredesinizdir.

Squid Game

Final. Yolun sonu.

Ya bütün evrelerden geçeriz ama yine de yapamayız ve aynı oyunları en baştan başkasıyla oynamak istediğimizden biri diğerini öldürür. 

Olur öyle arada yani hayat bu. 

Kötü değildir. Bir iki beddua, bir iki hayırlısı olsun falan çözülür.

Ya da bütün evrelerden geçeriz ama biri diğerinden önce ölür. Bu kötüdür. Hayat sizi yalnız bırakmıştır. Hevesinizi almıştır. Ama bu da hayattır. 

Genelde sonuna tekabül eder. 

O kadar güzel oynamışsınızdır ki başkasıyla böyle oynanmayacağını çok iyi bilerek uykuya dalarsınız her gece.

Yorumlar

Popüler Yayınlar