Sinir Hastası Olduk Ya

 Ben hep her şeye kıldım, aşırı uyuzdum, insan sevmezdim falan da sanki şimdi hepimiz öyle olduk gibi geliyor. Çok hoşuma gidiyor. 

Tabi ki siz benimle aynı seviyeye gelmeyin ama ortada bir yerde buluştuk sanki ha?

Bütün bu pandemi, ekonomik kriz vs hepinizi nefrete sürükledi, görmediklerinizi görmeye başladınız aşırı mutluyum. O hayat enerjiniz gitti iyi oldu, gerçek bu çocuklar. Sinir oluyorsunuz herkese fark ediyorum. Hoşgeldiniz.

Bu kapalı kasım gününde hep birlikte öfkemizi kusalım istedim.

Başlıyorum.

Ben zaten çok insanlarla görüşme taraftarı biri değildim, o yüzden evden çalışmaya başlayınca aşırı mutlu olmuştum. Hala da çok mutluyum. Ama şu lanet “small talk” muhabbetlerinizi zoom’a taşıdınız, yavaştan küçük küçük muhabbet edesiniz var hissediyorum. BENİM YOK.

Bir konuda netleşelim. “Nasılsınız, ne var ne yok?” sorusunun cevabının tek kelimeyi geçmemesi lazım. Ben sizin kankanız değilim, sevgiliniz değilim. Sizi merak ettiğim için sormuyorum.

Online toplantılar bir saat atıldı diye bir saat yapmak zorunda değiliz. Zaman doldurmuyoruz, merak da etmiyorum ne düşündüğünüzü. Hemen işimizi konuşalım bitirelim işim gücüm var benim evde. İki toplantı arası yemek yapacağım ya da ne bilim bir şey izlicem abi belki seni mi dinlicem. 

Benim de Twitter’ım var, anlattığın tweet’i zaten 3M takipçili hesap atmış, 10K kez retweet edilmiş yani ben de gördüm onu. 

Kimsenin bilmediği bir dedikodu/haber vereceksen başımın üstünde yeri var ama hakkaten kaç gün ofise gidiyorsunuz, covid sayıları çok arttı, dün markete gittiniz ne kadar verdiniz falan umrumda değil. UMRUMDA DEĞİL. (Bkz.Ezel 20.Bölüm, Cengiz-Dayı)

Dolar arttı evet. Evet ben de farkındayım. Evet biz şu an konuşurken artıyor. Aynen yurtdışına gitmek lazım. Git, tutmuyorum seni. Valla gidebilirsin. Hoşçakal.

Hızlıca toparlayalım bitirelim gözünüzü seviyim, canımız burnumuzda zaten.  

Bazen o kadar uzatıyorsunuz ki bazı insanların haliyle başka toplantılar için çıkması gerekiyor. Çıkması gerektiğini söylemek için birilerinin sözünü kesiyor, çıkması gerektiğini söylüyor, hepimiz ona güle güle diyoruz. Yok ya önemli değil estağfurullah çekiyoruz. Tabi sorularınız olursa konuşuruz diyoruz. Çıkıyor.

Çıkman gerekiyorsa çık ya. Bana bir şey söyleme.

Zaten çok önemli bir yerin olaydı konuşuyor olurdun. Ya da sana anlatıyor olurduk sen zaten arkada başka bir şeye bakıyorsun.

Diğer nefretim Linkedin fenomenlerine. Instagram fenomenleri; sizlerden özür diliyorum bugüne kadar söylediklerim yüzünden siz çok karakterliymişsiniz.

Ülke bitmiş, ben burda meclis grup toplantılarını bile dinler hale gelmişim sen bana Linkedin’den motivasyonel paragraflar yazıyorsun. 

Gerçekten senin online; dijital girişimcilik ekosisteminde sürdürülebilir z jenerasyonu yazılımcılarını anlama seminerine katılacak halim yok.

Kolum kalkmıyor ya. Kalkınca da zaten o paylaşımlarınızın altına yorum yazıyorum sonra kavga ediyoruz. 

Yok işte geçmişte şöyle bir şey olmuştu da şimdi buralara geldim çünkü çok doğru kararlar verdim çünkü ben çok akıllıyım ve zor zamanlardan kolayca çıktım. Çünkü hayal ettim ve inandım kendime, bir kaç kez düştüm ama kalktım. Bir kapı kapandı ama bir pencere açıldı. Umudunuzu yitirmeyin, iyi haftalar!

Bir kere pencere kapıdan daha küçük ve daha kullanışsızdır. Yani sadece başını çıkartabilmişsin, evden çıkamamışsın.

Ne kadar seviyorsunuz siz işlerinizi. Ne kadar önemsiyorsunuz. Siz hiç mi başka bir şeyler yapmak istemediniz. Siz hep mail mi atmak istediniz? Bende mi bir sorun var herkes hayalini mi yaşıyor!

Taraf olmanız beklenen bir konu atsam ortaya yumuşak yumuşak konuşursunuz ama, ne kapı açarsınız ne pencere. Ne oldu düşerken kalkmayı hayal eden o kahramana? Ne oldu o net kararlar veren, net duruşu olan aslan parçasına? 

Bir diğer öfkem kime biliyor musunuz, biraz da magazin yapalım çok iş iş oldu.

Hande Erçel bildiğin Kendall Jenner olmuş.

Estetik dedik, karşı değiliz dedik, botokstur dolgudur bu hayatta lazım dedik şart dedik. Ama bu ney.

Hani bakınca ben artık ne kadar güzelmiş diyemiyorum, ne giymiş ben de alayım diyemiyorum çünkü karnabaharlı pizza gibi bir şey oldu bu konu. 

Biliyorum yani kötü, neden yemek için hevesleneyim?

Asla karşı değilim estetiğe ama başka biri olmaya karşıyım, sinir oluyorum sonra o suratlarla o yeteneksiz yeteneksiz hallerinizle dizilerde oynuyorsunuz bir sürü takipçiniz oluyor saçma sapan paralar kazanıyorsunuz. 

Duyuyorum böyle piyasada seviliyorsunuz, aşırı yeteneksiz olmanıza rağmen. Neymiş işte kibarmışsınız çok saygılıymışsınız. Bu mu yani ben dik başlıyım diye mi bu piyasada değilim. Benim dilimin kemiği yok diye mi olmuyor yani. 

Zaten yetenekli olsan kimseye ekstra saygı göstermene gerek kalmaz. Joaquin Phoenix, Joker çekimleri sırasında Robert De Niro ile konuşmamış bile, sahne bitince gidiyormuş. 

Sana helal olsun kral! Ne yapsaydı çocuk, film sonrasında Robert ile karşılıklı oynamak büyük bir okuldu mu deseydi? Değildi abi. Haklı adam.

Siz hemen yok Selçuk Yöntem büyük usta tribine giriyorsunuz ne büyük ustası ya. Koskoca dizide oynadı adam bana bir tek anını söyleyin  “bu nasıl rol yapmaktır” dediğiniz. Cemile’yi bile o kızdan başkası oynayamazdı Adnan’ı herkes oynardı. Hilmi Önal derseniz anlarım ama bak o adam da kraldı, toprağı bol olsun.

Konumuza gelelim. Evimde oturup sinir oluyorum siz nasıl ünlü oldunuz. Bir de boş boş açıklamalarınız oluyor işte “şöyle bir işte yer almayı çok isterim” vs…

HÖSSSTTT. 

Nereye siz “öyle” bir işte yer alcaksınız, siz “Kırmızı Kiraz” “Çatıdaki Baca” “Ege’nin Boyozu” gibi dizilerde yer alacaksın. Lütfen ben bir de sizlere verilen ödülleri vs izleyemem.

Yordunuz yaa.

Biraz rahatlama geldi ama sövünce iyi oldu.

İyi haftalar, umudunuzu kaybetmeyin.


Yorumlar

Popüler Yayınlar