Z Kuşağının Bilmediği Şey

 Özgün’ün “Elveda” şarkısının şiir kısmı.

Çok laf ediliyor z kuşağına, onlar da bizi beğenmiyor zaten. 

Çok sıkıcısınız falan diyorlar. 

Biz sıkıcı değiliz çocuklar, biz de yetenekliydik. Ama bize dediler ki hobi olarak yap. 

Ondan bizden olmadı.

Biz konservatuara gidemediğimiz için şu an iyi oyuncu yok mesela. 

Valla bak, benim neslimde çok yetenekli çok komik insanlar var. Ama olamadık. Niye? Çünkü matematik yapabiliyorsan konservatuar okumak saçmaydı. 

Mesela sizin nesilden de mühendis falan çıkmayacak. Çünkü hepsi stand-up gösterisi yapıyor.

Hep anadolunun evden kaçan kızları, İzmit’in falan serseri oğlanları kaçıp büyük şehire gelip reklamlarda oynadılar biz mal gibi okula gittik. 

Bir tane Ankaralı bizim yaşımızda dizi oyuncusu bulamazsınız. 

Olmaz. Çıkmaz çünkü. 

İlk tiyatrocu nesil Ankara’dan çıkmıştır; Erdal Beşikçioğlu falan sonra sıra bizim yaş grubuna gelince imkansız. 

Anadolu Lisesi falan görürsünüz bizim nesilde. Zaten oralara girince de sonunuz Ziya Gökalp Caddesi üzerindenki bir dershanede son bulur ve güle güle ışıltılı hayat.

Ama İzmit, Tekirdağ, Bandırma buralar sanat yuvası. O yüzden şimdi onlar oyuncu/yapımcı/müzisyen, bizimse sadece 543 takipçimiz var. 

Benim de üniversite halimle şu an ki halime baksanız bana da estetik yaptırmış dersiniz. Ama kimse demiyor bana bunu neden? Çünkü ben ünlü değilim.

Ben de istiyorum İbrahim Selim’e çıkayım, “çok sabırlıyımdır ama gerçekten adaletsizliğe dayanamam” falan diye açıklamalarda bulunayım.  

Ya da şey de iyidir bak “ben çevremi küçük tuttum, hala eski arkadaşlarım ile görüşüyorum”. 

Bunları ben de söyleyebilirim. Ama söyletmiyorlar. Neden? Çünkü ben, ajansa yazılıp da Tofita reklamında oynamadım. 

Onun yerine dershanenin cumartesi öğlen, pazar sabah grubuna yazıldım. Büyük aptallık. 

Siz sanıyor musunuz ki biz yeteneksiz olduğumuz için bunları yapamadık. Biz BİLMİYORDUK! Böyle olacağını BİLMİYORDUK.

Neyse, ama yeni nesil öyle değil. Ankara'dan da çıksan eşitsin. Niye? Çünkü artık Ankara’da da okul falan yok.

Okulun olduğu yerde ışıltılı hayat olmaz. Bunu unutmayın. Ben geç öğrendim.

Mesela bu pandemi inanılmaz denk geldi, bütün bir Z kuşağı okula gitmedikleri için hepsi ünlü olacak. Yeteneklerini bize gösterme fırsatı bulacaklar. 

Ankara Fen’e giden vardı ya. Düşünebiliyor musunuz? Çocuklar zeki, eğitmediğimiz için basınç ve kaldırma kuvveti öğrendiler. 

Halbuki mesela senaryo yazımı öğretseydik şu an onlar da biz de daha mutluyduk. Çünkü yani Matrix falan yazmışlardı. Çok iyi müzik aranjeleri yapmışlardı boş boş şarkılar dinlemiyorduk. O kadar emeği futbola verselerdi şimdiye baya yıldız futbolcu olmuşlardı yani. İlla Brezilya’da sokakta öğrenceksin diye bir şey yok futbolu. 

Bak yine, Brezilya iyi futbolcu yetiştiriyor niye çünkü okul yok.

Z kuşağını bu yüzden kıskanıyorum. Nasıl görüneceklerini, milletin ne diyeceğini falan umursamıyorlar. Biz “kanıt” ile konuşmaya alıştırıldık çünkü. 

Sınav sonucu, iş teklifi falan gibi resmi şeyler ile başarılı olduğumuzu anlıyorduk. 

Ya da hadi bir yerimiz sanata uzansa bile Karaağaç Öykü Yarışması’na yollayalım hikayemi de seçilecek mi bakalım. 

Milliyet Çocuk’a atalım anneler günü temalı resmimi de orada yayınlansın da ancak o zaman.

Milliyet Çocuk kim abi? Beni neden Milliyet Çocuk değerlendiriyor. 

Bak şimdikiler öyle mi? Çekiyor koyuyor, ister 3 kişi izlesin ister 3000. Biz çok kötü durumdayız. Bi de bu arada bize dünyanın inanmasını bırak, bize anamız babamız da inanmazdı kanıtımız olmasa.

Düşün, çocuk odasında Kış Güneşi’ni yazmış. Babası diyor ki “yanlış zaman yanlış insan falan yazmışsın bak sınav senen karı kızla uğraşma" 

Derler.

Adam da inanmıyor çünkü; Göksu apartmanı 2. kattaki 3+1 evin, koridor sonundaki odasının, çalışma masası ve kütüphanesi yapışık mobilyasında böyle şeyler yazılıp meşhur olunabileceğine. Babalar inanmadığı için çocuklar da inanamadı. Mecburen Odtü Metalurji okudu o çocuklar. 

Z kuşağı işte sabırsızmış, anlık yaşıyormuş geleceği düşünmüyormuş, çabuk tüketiyormuş. Haklı. Ya ne yapsalardı.

Anda kalmak için almadığınız eğitim kalmadı, çocuklar doğuştan öyle. 

Sabrı da iyi bir şey gibi gösterdiler yıllarca ama aslında fakir bir harekettir sabır. 

Parasal anlamda değil yani “sabırlı olmak” sınırlarını geçemiyorsun, bir şeyleri bekliyorsun, birilerine bağımlısın demektir. Sabır cool bir şey değildir. Siz beni dinleyin.

Bir şey zorsa, işte hayat sizi iteliyor. Diyor ki bekle azıcık geçecek. Sabır, hayatta kalmak için kendi kendine sağladığın motivasyondur ve üzgünüm çok da övünülecek bir şey değildir. 

Sabır, hayatın sizi “ehleme” şeklidir.

Öfke, umursamazlık, tez canlılık falan bunlar zengin hareketlerdir mesela. 

İstediğin tepkiyi anında verebilmek lükstür.

Veremediğimiz zaman da verenleri saygısızlıkla suçlarız. Halbuki ben de istiyorum saçma olan bir şeyi insanlara söylemek. İstemediğim ortamı terketmek. Ama yapamayız, niye? 

Çünkü biz Kış Güneşi’ni yazıp bunu kimse dinlemez heralde diye test çözmeye devam ettik. 

Yorumlar

Popüler Yayınlar